1 Haziran 2012 Cuma

osmaniye üzerine

   Değerli günlük; şu an buraya yazı yazarken bir yandan da televizyonda yalan dünya dizisini izliyorum. Orçun tayt giymiş filan. Sağlıklı bir yazı olmayabilir anlayacağın. Mevzu Emre Belözoğlu'nun atletico madride transferiydi ama yazarken 'napıyorum lan ben' diyerekten silkelenip kendime geldim.
    Toroslardan gülek boğazının el verdiği kadar geçip devasa rüzgar tribünlerine bakarak Osmaniyeye girdimdi geçenlerde. Aslen sakin (bkz: aslen istanbulda oturuyor olmak) bir insanım bilirsin sayın günlük. Fakat kendimi Ankaradan çıkan otobüste bulunca mazide kalan özgür kız reklamlarının aklıma gelmesiyle ürperdim, kendimi sorguladım. Herneyse.
     Anlatımı benden ve bizden çıkararak şehre yoğunlaştırayım istersen sayın günlük. Osmaniye eski ilçegillerden olduğundan öyle aman aman bir şehir değil. Hani bazı şehirler olur ikiyüz üçyüz yıldır şehirlerdir ama şu sıralar nüfusu azdır. İşte öyle değil. Konjoktürel bir canlılığı var; bu canlılık onu geleceğin köklü şehri yapacak belki, belki de geleceğin köyü.
      Osmaniye küçük bir yer. Ve bu küçüklükten nemalananlar var onları açıklamayacağım ama onlar sayesinde tüm şehri yürüyerek gezme imkanı bulduk sayın günlük. Kentsel dönüşüm -dönmek filan ne iğrenç kelimeler- sayesinde apartmanlar yükselmiş heryerde. Modern bir görünüm kazanmış demek suretiyle zırvalamak istemiyorum zira eski halini mi gördüm ulan?
     Osmaniye dağların eteğinde yeşillik bir şehir sayın günlük benim orada bulunduğum sıralarda hava mükemmeldi lakin normalini bilemeyeceğim. Lokantaları doğunun misafirperverliğini taşıyor hala. İstediğin yemeğin yanına salatasını, ezmesini, közlemesini eksik etmiyorlar. Masaya koyduğu sudan bile para almak derecesinde pislikleşen esnaflardan sonra mutlu olunuyor tabii.
      Şehrin övünç kaynağı ise 328 isimli avm. Günümüz gençliği işte...
      Osmaniye denilince akla Devlet Bahçeli gelir. Şehir siyasi açıdan kendisinin azıcık ucundan yıkılmış kalesi. Okuduğu okulun önündeki çeşmeden su içme imkanımız da oldu bu arada. Osmaniye denilince akla bir de bıyıklarının tüm şehirden göründüğü rivayet edilen Celalettin Cerrah gelebilir, oraya girmeyeceğim.
       İnsanı en azından benim gördüğüm kadarıyla Adananın aşırı atarlı halinden uzaktı, kendi halindeliğin hoşluğu hakimdi.
       Sayın günlük acizane aklımdaki bir iki izlenimi aktarıyorum; doğrudur vaya yanlıştır. -Takdiri kabzımallar loncası büyük üstadında.-



Bu arada beni mükemmelen misafir eden namlı diktatörlerden bay mar'a ve benim gibi mazlum kalan kapo beylere ve ailelerine selam eder tekrardan teşekkür ederim.

1 yorum:

  1. hamza mazlum kabızbanlar dernegi kur gireyim hacı yazı mukemmel yalnız çın lokantasına gireceğini umuyodum girmemişsin her zamn kapımız kilitli zile basarsan her zaman açarız ama emin oll :)

    YanıtlaSil