21 Haziran 2012 Perşembe

o korkunç tedirginlik

   Değerli günlük; sıradaki şarkı benden serdar ortaç'a gelsin: http://www.youtube.com/watch?v=F1joremddOk&feature=related . Yaza damgasını vuracak bir olayın eşiğindeyim sayın günlük onun tedirginliğini yaşıyorum. Tedirgin olduğum, ufak bir kötü gitme ihtimalini göz ardı etmediğim aşağı yukarı her şey kötü gitti. Murphy'e selamlarımı ve saygılarımı sunarım.
    Her şey çok iyi giderken böyle içim sıkılırsa, kızgın yağlara atılmışım gibi yerimde duramamaya başlarsam anlarım ki ufaktan kıyametler kopacak, dünyada verebileceğim en çok değeri verdiğim 'rahat'ım kacacak demektir. Bu rahatım o denli kıymetlidir ki günümüz savaş teknolojisi bana 1200 lerde verilse dünyayı fethe filan kalkışmak yerine kendime korunaklı bir yer yapıp o teknolojiyle film filan çektirir aksiyon filmi ihtiyacımı karşılardım.
    Bu rahat kaçması durumlarını önceden tahmin etme yeteneğimi ilk olarak  okulun ilk gününde pek kıymetli sınıf öğretmenimiz konuşurken farkettim. Her şey güzel başlamıştı aslında. Okul önlüğü filan iğrenç şeyler olsalar da her gün aynı kıyafetle sonsuza kadar yaşayabilme eğilimime uygundu. İlk olarak okulun kantinine uğrayıp yoklayaraktan seçerekten cips almıştım ve içinden haliyle bedava çıkmıştı. Bedava cipsten de bedava çıkmıştı hatta. Okul öncesi o kadar iyiydi yani...
   Sonra sınıfa aldılar bizi. Elli kişilik, bir sıraya üç kişinin oturduğu sınıfımda tanımadığım ve tanımak isteyip istemediğimden emin olmadığım çocuklarla ilk şok dalgasına hazırlanmaya başladık. Zeliha hoca ile böylece karşılaşmış olduk. Gerçi 'hoca' yanlış oldu 'öörtmenim' daha doğru daha yerinde bir tabir olacak. İlkokul sonuçta.
     İyi birine benziyordu, öyleydi de ve ben hala mutluydum. Taa ki öörtmenimin 'Eveeet şimdilik bu kadar yeter, zaten çok vaktimiz olacak. Bundan sonra beşinci sınıfa kadar birlikteyiz' demesine kadar. Kimse bana bunun beş sene süreceğinden bahsetmemişti, ya da belki ben anlamamıştım.
     Bu bilgi zavallı bünyeme fazla gelmişti ve eve nasıl ulaştığımı ya da ağlayıp ağlamadığımı hatırlamıyorum. Annem ağlamadığımı söyledi ama ağlasam yerinde bir tepki olurdu. Sonradan üniversiteye kadar olan süreci öğrenince tedirginlikte ne kadar haklı olduğum ortaya çıkmıştı. O günden beridir sezgilerim şairleri kıskandırırcasına açıldı ve tabiri caizse köpekler gibi tehlike kokusu alabiliyorum. 'Tehlikenin farkında mısınız?' ayrıca.
    İşin kötüsü de sayın günlük; başıma gelecekleri görmeme rağmen her ortalama salak gibi o işleri yapmak zorunda hissetmem belki de zorunda  olmam. Ve bugün tedirginim, hem de ağır tedirginim. Ergen oğlu sevgilisinden ayrılmış modern babanınki kadar bedbaht bir tedirginlik. Sınıf maçında kendi kalesine gol atıp dayak yiyeceğini bilen sümüklü ilkokul çocuğununki gibisinden ve hatta  fenerbahçelilere sahte şampiyonluk müjdesi veren adamın yakalanma korkusu neviinden bir şey.
   Yine bu kadar tedirgin olduğum bir günün ertesinde rusya gürcistana girmişti. Yani sonucunda sadece ben zarar görmeyebiliyorum. Artık üçüncü dünya harbi mi çıkar yoksa dünyadaki tüm pop şarkıcıları birleşip tüm televizyon kanallarını mı satın alıp kral tv - flash tv karışımı bir şey mi yapar bilemem ama bir felakete hazır ol sayın günlük. Görüşürüz, yani inşallah. Hakkını helal et.

18 Haziran 2012 Pazartesi

muhayyel ülke

  Değerli günlük; herkes ilerdeki sevgilisinin hayalini kurarken çıkıntılık yapmak adına ben de hayalimdeki ülkeyi kurguladım.
   Ülkemde herkes güler yüzlü, mutlu filan olmayacak; aksine cümle ahali atarlı olmalı. Sırtını devlete dayamak zulüm addedilecek. Çünkü halk en ufak hatasını gördüğü memuru -ki bu devletin başındaki kişi de olabilir- rezil edecek, perişan edecek ve üstüne 'oğlum bak git' deyip sopayı kafasına indirecek ve bunları mecazen yapmayacak yeri geldiğinde.
    Eğer bir grup gösteri yapmakla kalmayıp ve üstüne taşkınlık yapıyorsa bunu önlemek bundan hoşlanmayan diğer gruplara düşecek, polisin görevi bu önlemenin dengeli olmasını ve çığrından çıkmamasını gözetmek olacak. Böylece kimse polise, polis de kimseye lüzumsuz karışamayacak.
   Esnaftan işini layıkıyla yapmayan varsa bunlar gazatelerde açıklanacak ve zabıtanın görevi tespitçilik olacaktır. -zabıtayı bile tespitçi twitter fenomeni yapacağız böyle giderse-
    Düello sistemini getirebiliriz. Ülke benim değil mi nitekim. Siyasi parti liderleri saçma sapan polemiklere girdiklerinde; baktılar olmayacak gibi ve seçmen de gaz veriyorsa -öp öp öp!- düelloya gidilecek. ttarena'da atlar ve uzun şövalye mızrağı hazırlanacak, üstünde parti amblemi olan metal zırhlar giyilecek ve iyi olan kazanacak. Bak bakalım sonra lüzumsuz polemiklerle gündem değiştirebiliyorlar mı?
    Askerlik mevzuunda ise madem doğuştan asker milletiz; isteyen bu yeteneği karşılığında para almak kaydıyla asker olsun. İstemeyenleri zorla tuvalet temizlettirecek, mıntıka temizliğine çıkaracak değilim ülkemde.
     Eğitim sistemine gelelim. İlk dört yıl zorunlu olsun. Okumayı filan öğrensin millet, hepten cahil kalmasın. Geri kalan isteğe bağlı ve ücretsiz olsun. Üniversiteler iş bulmak için okunmamalı. İş dünyası olduğu kadar çıraklık sistemiyle yürümeli. Sırf azıcık kibar olsun diye üniversite mezunu polise ihtiyacımız yok, anlatabiliyor muyum? Eski polisler kahveden toplanıp polis yapıldığı için işkence yapmıyordu, yöneticiler öyle uygun gördüğü için yapıyorlardı, Anadolu çocuğu bunu yemez nitekim.
    Üniversiteler gerçeğin ve bilimin peşinde olması lazım. Sadece bir iki tane olmalı ve sadece dahiler filan girebilmeli. Böylece gerizekalı profesörlerin televizyona çıkmasından kurtuluruz.
     Dış politikada atarlı olacağız. Mesela avrupa birliğine dair bir çifte standart varsa anında tavır koyacak ve ortam terk edilecek. Allah bilir ya şu anki dünya düzeni tek bir onurlu devletin varlığına dayanamayıp çöker ya da o devleti yok etmek zorunda kalır.
    Kapışırız yani sayın günlük. 'Başımıza savaş mı çıkaracaksınız' diyen paşalar yerine 'gelsinler gömelim' veya 'ooo nasıl koyduk' şeklinde 'bizden' paşalarımız olursa şövanizmin dibine bile vurabiliriz ama gerek yok. Bizim topraklar bize yeter, abartmayalım. Savaş kötüdür, ama onursuzluktan iyidir nitekim.
     İşte sayın günlük ana hatlarıyla böyle. Biraz zorlamayla delikanlı bir devlet kurdum sanki. Teşkilatçı milletiz evvelallah, blogda bile devlet kurdum işte. Saygılar.